Keyfi Mola
Gün arası eğlence!Jun
13
Hangi durumlarda sezeryan ile doğum kararı verilir?
Sezeryan ile doğum kararı gebelik muayeneleri esnasında verilebileceği gibi, doğumu induksiyon (suni sancı) ile başlatma girişimi başarısız olduğunda, ya da doğum eylemi başladıktan sonra birinci ya da ikinci evrede verilebilir. Sezeryan kararı en sık doğum eylemi başladıktan sonra doğumun ilerlememesi ve fetal distres geliştiği durumlarda verilmektedir.
Şu unutulmamalıdır: Bebeğin vücudu çıkana kadar herhangi bir dönemde normal doğumdan vazgeçilerek bebeğin sezeryan ile doğması kararı verilebilir!
Gebelik muayeneleri esnasında sezeryan kararı verilmesi : Doğumu sezeryanla gerçekleştirme kararı henüz doğum eylemi başlamadan önce, antenatal incelemelerin herhangi birinde verilebilir. Elektif (acil olmayan) sezeryan adını alan ve randevu verilerek gerçekleştirilen bu uygulama aşağıdaki durumlarda tercih edilir.
Placenta Previa Plasentanın serviksi tümüyle ya da kısmen kapatmasıdır. Kısmi kapatma durumlarında doğum eylemi esnasında serviks açılırken aşırı kanama olabileceğinden, tümüyle kapatma durumunda ise bebek hiçbir şekilde kanala giremeyeceğinden doğum mutlaka sezeryanla gerçekleştirilir. Tanı 36. gebelik haftasından sonra yapılan ultrason incelemesiyle konur. Bazı gebelerde gebeliğin erken dönemlerinde yapılan ultrasonlarda plasentanın servikse yakın yerleştiği, bazen de serviksi tümüyle kapattığı gözlenebilir. Bu dönemlerde sezeryan kararının hemen verilmesi doğru değildir, zira gebeliğin sonlarına doğru (36. gebelik haftasına kadar) plasenta uterusun büyümesiyle yukarı çıkarak normal yerleşimine ulaşabilir.
Bebeğin “ters” ya da “yan” durması Fetuslar gebeliğin erken dönemlerinde sıklıkla yan ya da makat pozisyonunda (baş yukarıda) dururlar ve pozisyonlarını sık sık değiştirirler. Belli bir gebelik haftasından sonra, özellikle de 36. gebelik haftasından sonra bebek yeri daraldığından pozisyonunu değiştirmesi zorlaşır. 36. gebelik haftasından sonra bebeğin uterus içinde enlemesine durması sezaryan için mutlak bir neden teşkil eder. Makat ile gelen fetusların dikkatli bir inceleme sonrasında vajinal doğumuna izin verilebilir. Ancak önde gelen kısım (yani doğum kanalına ilk giren kısım) ayak ise doğum mutlaka sezeryan ile gerçekleştirilir. İlk doğumunu yapacak anne adaylarında makat gelişi ile doğum mümkün olmakla beraber bebeğin doğumu esnasında oluşabilecek muhtemel riskler yüzünden sezeryan ile doğum sıklıkla uygulanmaktadır.
İribebek Doğumu yakın olan bir bebeğin ultrason ve klinik incelemelerle 4500 gramdan daha ağır olduğunun saptanması durumunda sezeryan ile doğum tercih edilir. Ortalama bir boyda ve kiloda olan bir anne adayında iri bebekte doğum eyleminin birinci ya da ikinci evresinde anne adayı ya da bebekte istenmeyen bazı durumlar oluşabilir. Bunlar arasında en sık görülenler doğumun ilerlememesi ve ikinci evrenin sonunda omuz takılmasıdır. Bu risklerin gerçekleşmesini önlemek için sezeryanla doğum tercih edilebilir.
Pelvis Darlığı (çatı darlığı) Bu duruma genellikle anne adayının çocukluk çağında geçirdiği ve kemik pelvis yapısını bozan hastalıklarda rastlanır. Şüpheli durumlarda antenatal dönemde yapılan dikkatli bir pelvik muayene ile tanı koyulur. Pelvis yapısı uterus içindeki bebeği doğurmaya uygun değilse sezeryan ile doğum kararı verilir.
Herpes Simpleks Enfeksiyonu Herpes simpleks virüsü (HSV) enfeksiyonunun bulaştırıcılığının devam ettiği dönemde anneden bebeğe doğum esnasında virüs bulaşma riski vardır. HSV bebekte ciddi santral sinir sistemi enfeksiyonuna neden olabileceğinden doğum sezeryan ile gerçekleştirilir. Ancak bazen sezeryan bile bulaşmayı engelleyemeyebilir.
Daha önce sezeryan ile doğum yapmış olanlar neden tekrar sezeryan ile doğum yaparlar?
Sezeryan esnasında uterusa bir kesi yapılır. Bu kesi bebek çıkarıldıktan sonra usulüne uygun bir şekilde dikilerek kapatılır. Ne kadar iyi kapatılırsa ve ne kadar mükemmel iyileşirse iyileşsin kesi bölgesinde uterus kasının bütünlüğü bozulmuştur. Daha sonraki gebeliklerde uterus ve bebek tekrar büyümeye başladığında bu eski kesi yerinde bir gerginlik oluşur. Bu gerginlik kesi bölgesinin kendi kendine açılmasıyla (”dehisans”) ya da bölgede yırtık oluşmasıyla (”uterus rüptürü”) sonuçlanabilir. Böyle bir durum kanamaya yol açarak ve plasentanın işlevlerini bozarak anne adayı ve bebek için ciddi bir tehlike oluşturabilir.
Sezaryan ile doğum yapmış olanlarda şimdiki gebelikte vajinal yoldan doğum yapma şansı varmıdır?
Önceki doğumunu sezaryanla yapmış olanlarda şimdiki doğumun da sezaryanla gerçekleştirilmesi uygundur, ancak şart değildir. Özel koşullar yerine getirildiğinde önceden sezaryanla doğum yapmış bir anne adayı normal doğum yapabilir (Bu özel koşullar arasında en önemlisi doğum eylemi esnasında acil olarak ameliyata alınmaya uygun şartların varlığıdır). İstisna oluşturabilecek tek durum önceki sezaryan operasyonunda klasik insizyon kullanılmış olmasıdır. Bu durumda sonraki doğumların hepsinin sezaryanla gerçekleştirilmesi çok daha uygundur. Sezaryanla doğum yapmış annelerin ameliyatlarının ne şekilde yapıldığını bilmeleri ve taburcu olurken bu konuda bir belge almaları daha sonra vajinal yolla doğum yapmak isteyebileceklerinden önemlidir.
Doğum kanalını tıkayan myomlar ya da kanalda yer alan diğer kitleler , nadiren de perinede yer alan HPV enfeksiyonuna bağlı büyük kondilom lezyonları bebeğin kanaldan geçişine ve doğumuna engel teşkil edebilir.
Jun
13
Normal doğum hakkında bilmeniz gerekenler
Bebeğinizin, doğum kanalınız yoluyla dünyaya gelmesine normal doğum denir. Normal vajinal doğumun üç evresi vardır.
1. Sancılarınızın başlamasından serviks (Rahim ağzı) açıklığının tam olmasına kadar süren ilk evre.
2. Bebeğinizin doğuşu ile tamamlanan ikinci girls.gif evre.
3. Plasentanın (Eş) çıkmasıyla tamamlanan üçüncü evre. Üçüncü evrenizden sonra ise, kanama ya da yırtıklarınızın kontrolü yapılarak, epizyotomi veya varsa yırtıklarınızın dikilmesi işlemi yapılır.
Sizin sabrınızı ve dayanıklılığınızı zorlayabilen, vajinal doğumdan çekinmenize yol açan uzun süreli ağrılarınız, doğumunuzun birinci evresinde gerçekleşir ve bir amaca yöneliktir. Bu evrede genellikle düzenli aralıklarla gelen her sancınız, rahminizin kasılmasına, rahim ağzınızın açılmasına ve bebeğinizin aşağı doğru itilmesine neden olur. Başka bir deyişle, gelen her sancınız, bebeğinizi size biraz daha yaklaştırır.
Normal vajinal doğumun üstünlükleri
Normal vajinal doğumun, hem sizin hem de bebeğiniz için sezaryenle doğuma göre üstünlükleri vardır. Vajinal doğumunuz sonrasında, birkaç saat içinde normal aktivitelerinizi yapabilir, çok kısa sürede bebeğinizi emzirmeye başlayabilirsiniz. Ayrıca normal doğum ile hamilelik öncenizdeki yaşamınıza dönmeniz çok daha kolay olur. Normal doğumunuz sonrası vücudunuzun eski şekline dönmesi, sezaryene oranla daha çabuktur. Doğumunuzu yapar yapmaz bebeğinizi kucaklayabilir ve emzirebilirsiniz. Ayrıca doğumunuz sırasında bebeğinizin dünyaya gelişine canlı canlı şahit olabilir ve o tarifsiz mutluluğu yaşayabilirsiniz hem de bebeğinizle çok daha çabuk özel bir bağ kurabilirsiniz.
Jun
13
Dünyaca ünlü dermatolog Nicholas Perricone, doğal yollardan 10 yaş genç göstermenin sırrını açıkladı: Spor, su, meyve, balık, tavuk ve ıspanak.
Başta Julia Roberts olmak üzere Cate Blanchett ve Sharon Stone gibi birçok ünlünün güzellik danışmanlığını yapan dermatolog Nicholas Perricone, genç kalmanın sırrını açıkladı. Yaşlanmayı geciktirmenin sırrını bulmak için yıllardır araştırma yapan Perricone, bunun sadece ve sadece doğal yollardan olacağını söyledi.
Jun
13
Yeterli ve dengeli beslenme, vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarlarda alımasıdır.
Hangi besinleri, ne kadar tüketmeliyiz?
1.grup: Süt ve süt ürünleri (süt, yoğurt, ayran, peynir)
Bu grup besinlerin içindeki kalsiyum kemiklerin oluşumunu, kanın pıhtılaşmasını, anne karnındaki bebeğin kemiklerinin oluşumu ve çalışması için gereklidir.
Kemiklerde kalsiyum birikimi 30 yaşına kadar devam eder. 30 yaşından sonra ise yavaş yavaş kemikteki kalsiyum azalır. Menopozla azalma hızlanır. Çocukluk ve gençlikte kemikteki kalsiyum birikimi en üst düzeyde olursa, yaşlılıkta kemik erimesi daha az olur.
-Her gün 3 su bardağı kadar süt ya da yoğurt ve 1 kibrit kutusu büyüklüğünde peynir tüketilmelidir.
2.grup: Et ve ürünleri (et, tavuk, balık), kuru baklagiller (nohut, kuru fasulye vb.), yumurta
Bu grup besinlerdeki protein, vücudun canlılığını ve vücudun dışarıdan gelen mikroplara karşı savunmasını sağlar.
-Et, tavuk, balık grubundan birini her gün 3 köfte parçası büyüklüğünde,
– Kurubaklagiller gününde 1 porsiyon (1 tabak ve tabakta 4-5 yemek kaşığı olacak),
-Yumurta günde 1 adet tüketilmelidir.
Jun
13
Panik atak, aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleri olarak tanımlanır.
– Hastaların çoğu zaman “kriz” adını verdiği bu nöbetler yani panik atak birdenbire başlar, giderek şiddetlenir ve şiddeti 10 dakika içinde en yoğun düzeye çıkar. Çoğu zaman 10-30 dakika, seyrek olarakta 1 saat kadar devam ettikten sonra kendiliğinden geçer.
Panik Atağının Belirtileri Nelerdir?
Göğüs ağrısı yada göğüste sıkışma
Çarpıntı, kalbin kuvvetli yada hızlı vurması
Terleme
Nefes darlığı yada boğulur gibi olma
Soluğun kesilmesi
Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecek yada bayılacak gibi olma
Uyuşma yada karıncalanmaÜşüme, ürperme yada ateş basması
Bulantı yada karın ağrısı
Titreme yada sarsılma
Kendini yada çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme
Kontrolünü kaybetme yada çıldırma korkusu
Ölüm korkusu Bir panik atağında bu belirtilerden en az 4 yada daha fazlası bulunur.
Dörtten daha az belirtinin görüldüğü ataklara ise kısıtlı panik atağı adı verilir.
Panik Bozukluğu Nedir?
Panik bozukluğu, tekrarlayan, beklenmedik panik atakları ve ataklar arasındaki zamanlarda başka panik ataklarının da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duyma. Panik ataklarının “kalp krizi geçirip ölme” , “kontrolünü yitirip çıldırma” yada “felç geçirme” gibi kötü sonuçlara yol açabileceği inancıyla sürekli üzüntü duyma yada ataklara ve olası kötü sonuçlarına karşı önlem alarak (işe gitmeme, spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek yada içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su, alkol, çeşitli yiyecekler taşıma gibi ) bazı davranış değişikliklerinin görüldüğü ruhsal bir rahatsızlıktır.
Panik Bozukluğu Nasıl Oluşur?
İlk atak başlıyor: Hiçbir neden yokken ve birden bire başlayan çarpıntı, terleme, göğüste sıkışma, nefes darlığı yada baş dönmesi, dengesizlik, fenalaşma yada baygınlık gibi belirtiler kişiyi dehşet içinde bırakır. Kişi ‘kalp krizi ’ geçirdiğini yada felç geçirmekte olduğunu zannederek yoğun bir ‘ölüm korkusu’ ya da ‘felç olma’ korkusu yaşar. Bazen de başında bir tuhaflık, sersemlik hissi, kendisini veya çevresini bir garip ya da değişik hissetme gibi duyguların ortaya çıkmasıyla, ‘kontrolünü kaybetmeye’ yada ‘çıldırmaya başladığını’ düşünerek kendisine yada çevresindekilere bir zarar vermekten korkmaya başlar. Hasta hemen, en yakın doktor ya da acil servise götürülür. Orada yapılan birçok muayene, çekilen film, elektrokardiyografi, tomografi ve diğer incelemelerde hiçbir şey bulunmaz. Hastanın nesi olduğu sorulduğunda doktorlar ‘hiçbir şeyi yok’ ya da ‘stresten olmuş ’ derler. Çoğu zaman sakinleştirici bir iğne yapılarak evine gönderilir.
Ataklar tekrarlıyor: Bir süre sonra panik atakları tekrarlar. Hasta, her yeni atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve acil servislere taşınmaya başlar. Her seferinde yeniden muayene, yeniden incelemeler yapılır ancak hiçbir şey bulunmaz. Hasta, kalbinde ya da beyninde kötü bir şey olduğuna, ancak doktorların bunu bir türlü bulamadığına inanmaya başlar. Bazen de yanlış tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından tansiyon ve kalp ilacına, vitamine kadar değişik ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılır, ancak bir türlü iyileşemez.
Beklenti anksiyetesi gelişiyor: Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir panik atağının geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyişe “beklenti anksiyetesi” adı verilir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok arttırır. Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çıldırma korkuları pekişir.