Keyfi Mola
Gün arası eğlence!Jun
16
Evet farkında bile değilsiniz ama bu 3 şarlatan mutluluğunuzu kilitlemiş vaziyette. Yani hayatınızın büyük bir kısmını bu 3 şarlatanla yaşıyorsunuz ama haberiniz bile yok. İşte üç şarlatan: “Ama ben haklıyım.” “Bakın şu halime.” “Ama ben böyleyim” demek. Hepsini teker teker çözeceğiz burda. Hayatınızın neresinde uzun süredir devam eden şikayetleriniz varsa, orda bu üç şarlatandan biri sizi çok güzel kandırıyor ve sizin haberiniz yok. Ama bu gün olacak ve inanamıyacaksınız bu şarlatanlar sizi nasıl kandırıyorlar.
Niye şarlatan diyorum bunlara? Çünkü on planda yaşayıp sizi çok rahatsız ediyormuş gibi görünüyorlar ama arka planda size uyuşturucu oluyorlar, problemlerinizi çözüyorlar. Yani bu kötü durumları hayatınızda istemiyorsunuz ama şarlatanlar onları hayatınızda tutuyor. Şunlara teker teker bir bakalım.
Ama ben haklıyım!!!
En büyük şarlatan. Niye? İnsan oğlu haklı olmayı, sevgiye, mutluluğa, başka insanlarla yakınlığa, hayatta olabilecek her türlü güzelliğe tercih ediyor. Yani etrafta “ben haklıyım” diye gezmeyi ve öyle yaşayıp öyle ölmeyi, bir ilişkiyi düzeltmeye, bir olasalığı gerçekleştirmeye tercih ediyor. Komik değilmi? Bu şarlatanın insana verdiği tek şey “ben haklıyım” dedirtmek ve insanı bu kilidin altında tutmak ve ölene kadar olabilecek güzelliği, mutluluğu önlemek.
Bakın bir hayatınıza, ilişkilerinize. Nerelerde ben haklıyım diye geziniyorsunuz? Nerelerde gidip ona buna o masalınızı anlatıp onlardan “evet abi haklısın”ı duyup o şarlatanı hayatınızda yaşatıyorsunuz? Nekadar müsade edeceksiniz bu şarlatanın hayatınızdaki kontrolüne? Olabilecek güzellikleri mutlulukları öldürmesine nekadar müsade edeceksiniz? Unutmayın bir gün öleceksiniz ve olabilecek güzellikler, mutluluklarda sizle ölecek. “Ben haklıyım” kazanacak. Haklı öleceksiniz ama mutlu değil.
Bakın şu halime!!!
Evet ikinci şarlatan. Gene hayatınızda hep şikayet ettiğiniz yerlere bakın, nerde kurbanı oynuyorsunuz? Nerde acıklı durumdasınız. Nerde masalınızı duyan sizin için ah ediyor. Bu şarlatan çok akıllı. Gene kitlenmiş durumdayız. Etrafta masalımızı anlatarak hayatımızdaki insanlara hükmetmek bu şarlatanın kullandığı uyuşturucu. Ben kurbanım bana bakın, bana yardım edin dedirtiyor bu şarlatan. “Kendini acındırıyor” deriz ya. İşte o bu şarlatanın sihirbazlığı. Hayatınızın nereside başkalarını kendinize acındırıyorsanız, bu şarlatanın uyuşturucusunun etkisı altındasınız; hayatınızdaki insanları kurbanlığınızla hükmediyorsunuz, bundanda zevk alıyorsunuz ama farkında değilsiniz. Tabi bu şarlatanda sizi mutluluk sorumluluğundan uzakta tutuyor. Bu şarlatanda sizin kurban olarak yaşayıp, kurban olarak ölmenizi istiyor. Hayatınızda olabilecek güzelliklerde bu şarlatanın kurbanı olup ölecekler bir gün.
Ama ben böyleyim!!!
Ben yapamam.. ben böyle olduğum için olmaz. vesaire, vesaire.. Bu şarlatan sizi kendinize hep ispatlıyarak çalışıyor. Maksadıda sizi, siz olarak tutup olasalıkları kısıtlayıp, geleceği kilitlemek. Bu şarlatan o kadar kurnazki sizi sadece beğenmediğiniz hallerinizle kısıtlamıyor. Beğendiğiniz hallerinizlede kısıtlıyor. Örneğin, ben presipli bir insanım değip hayatınızdaki olabilecek mutluluklarıda kısıtlıyorsunuz. Prensiplerinizi, olabilecek mutluluklardan daha çok seviyorsunuz ve bu şarlatan size siz olduğınuzu ispatlayıp duruyor. Vazifesi sizi gene kitlemek, geleceği belli bir cizgi içinde tutmak. Sonunda gene olabilecek güzellikler, mutluluklar olmıyacak ve ölecekler sizimle beraber hayatınızın olabilecekleri.
Bütün bu şarlatanların vazifesi sizi sorumluluktan kurtarmak. Sorumluluk zor tabi bu şarlatanlarda sizi besleyip duruyorki sorumluluktan uzak durun. Hayatınızda nerde ben sorumluyum dediniz orda güçlüsünüz. Nerde bu şarlatanlar yaşıyorsada orda gücünüzü teslim ettiniz. Bakın sorumlu yaşayıp ölmek var yada haklı bir kurban olarak yaşayıp ölmek var. Birisi ötekisinden daha iyi veya daha kötü demiyorum. Ama uyanında bir deneyin öbürünü diyorum bakalım ne keşfedeceksiniz mutluluk hakkında.
Kaynak : Okan Anter
İlginizi çekebilecek diğer konular:
June 17th, 2009 at 7:55
NEKADAR DOĞRU SONUNA KADAR KATILIYORUM…