Site İçi Arama


Keyfi Mola

Gün arası eğlence!

Anasayfa

tatli

Şeker insan vücudunun enerji kaynağı olduğu için hayati önem taşıyan bir besin; ancak her şeyde olduğu gibi ihtiyaçtan fazla tüketildiğinde zarar vermeye başlıyor. Normalde günlük tüketilen sebze ve meyvelerdeki doğal şeker vücudun ihtiyacını karşılamaya yetiyor. Zaten yüz yıl öncesine kadar çok lüks bir tüketim ürünüydü şeker. 2. Dünya Savaşı`ndan sonra hazır gıda sanayiinin gelişmesiyle şeker tüketimi Batı ülkelerinden başlayarak tüm dünyada arttı. Fazla alındığında eğer harcanmıyorsa yağa dönüşüp depolandığı için özellikle Amerika`da son 30 yılda artan obezite (aşırı şişmanlık) hastalığının sebebi olarak şeker gösteriliyor. Şeker türleri içinde en çok tartışılan ise yüksek fruktozlu mısır şurubu.

Dışarıdan aldığımız şekerler şekerpancarı, şeker kamışı ve mısır nişastasından üretiliyor. Şekerpancarından üretilen sakkaroz adı verilen şeker yarı yarıya glikoz ve fruktoz içeriyor. Mısır şurubundan üretilen şekerde ise yüzde 90`lara varan oranda fruktoz bulunuyor. Glikoz vücudun tüm hücrelerinde kullanılabilirken fruktoz sadece karaciğer için gerekli. Bunun miktarı da günlük 15 gram. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, vücuda fazla giren fruktozun karaciğerde yağlanmaya, kanda trigliserid denen yağların artmasına ve insülin direncine sebep olduğunu belirtiyor. Şeker tüketiminde `yaktığın kadar yemek` şeklinde bir ölçü koyan Prof. Dr. Karşıdağ, hayatı hareketsiz geçen kişilerin yediği şekerle vücuduna zarar verdiğini vurguluyor.

Prof. Dr. Mübeccel Demirkol ve Prof. Dr. Kenan Demirkol IX. Uluslararası Katılımlı Beslenme ve Metabolizma Kongresi`nde yaptıkları sunumda şekerlerin vücuda etkilerini, sebep olduğu hastalıkları anlattılar. Buna göre, basit şeker ya da glisemik endeksi yüksek karbonhidratlar ince bağırsaktan emildiğinde, glikoz veya fruktoz karaciğere taşınır. Kandaki glikoz miktarına eşdeğer oranda insülin salgılanır. Glikoz insülin aracılığı ile kas ya da karaciğer hücresine sokulur ve burada glikojene dönüşür. İnsan vücudunda toplam 120 gram kadar glikojen deposu var. Bu depo dolunca glikoz yağ hücresinde trigliseride dönüştürülür. Sürekli çok miktarda glikozun hücre içine sokulmaya çalışılması sonucu hücrelerde zamanla direnç gelişir. Buna insülin direnci denir. İnsülin direnci arttıkça daha fazla insülin salgılanır. Bunun sonucunda kendini doyuramama hissi ve uzun süre devam etmesi halinde bir tükenme fenomeni olan Tip II diyabet gelişir.

İster rafine şeker, isterse mısır şurubu kaynaklı olsun ince bağırsaktan emilen fruktoz karaciğere varır. Fruktozun insülin salgılatıcı etkisi yoktur; çünkü vücuttaki kullanımı için insüline gereksinim duymaz. Değişik süreçler için çok az kullanılan fruktozun geri kalanı trigliserid denen yağlara dönüşür. Fruktoz tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşenidir, böylece kan trigliserid düzeyini çok yükseltir. Diğer taraftan fruktoz, insülinin glikoza ilgisini azaltarak insülin direncine, bakır metabolizmasını baskılayarak bakır eksikliğine böylece kemiklerin zayıflamasına, anemi, bağ dokusu hasarı, damar hasarı, kısırlık, aritmi, kan kolesterol yüksekliği ve enfarktüse yol açabilir.


Devamını okumak için tıklayınız

cicek

Ev ve ofis içindeki dekorasyon malzemelerinde sıkça kullanılan kimyasal uçucu maddeler, ortama yaydıkları zehirli gazlarla sağlığımızı tehdit ediyor. Duvar boyaları, halılar, yer döşemeleri, mobilya cilaları ve temizlik maddeleri gibi pek çok alandan ortama gelen benzen, formaldehit ve TCE gibi zararlı maddeler dolayısıyla hava kalitesi düşüyor. Amerikan Çevre Koruma Ajansı’ nın yaptığı araştırmada iç ortamın dış ortama göre daha kirli olduğunun tespit edildiğine dikkat çeken Yüksek Kimya Mühendisi Kudret Livaoğlu, bu kirliliğin genel olarak `hasta bina sendromu`na sebep olduğunu belirtiyor. Bu zararlı kimyasalların kısa ve uzun dönemde olumsuz etkilerinin olacağını vurgulayan Livaoğlu, bu etkileri şöyle anlatıyor: `Zehirli gazlar, kısa dönemde göz, burun ve boğazda yanma, baş ağrısı, yorgunluk ve halsizlik gibi belirtiler, uzun dönemde alerji, astım, kalp rahatsızlıkları ve kanser gibi hastalıklara sebep olabiliyorlar.`


Devamını okumak için tıklayınız

kiraz1

Esmer pirinç: B Vitamini deposu olması sayesinde proteinleri, yağları parçalıyor, hazmı kolaylaştırıyor.

Greyfurt: Metabolizmayı hızlandırıyor, vücut direncini artırıyor.

Kırmızı üzüm: Dolaşım sistemini temizliyor. İçerdiği lif, vitamin ve mineraller sayesine kolesterolün düşmeye yardımcı oluyor.

Salatalık: Lif zengini olması sayesinde tokluk hissi veriyor. Ayrıca sağlıklı bir su deposu

Nar: Hormonları dengeliyor. Bu sayede kilonuzu kontrol etmeniz daha kolaylaşıyor. Ayrıca güçlü bir antioksidan.

Adzuki fasulyesi: (Küçük kırmızı fasulye) Fasulyeler arasında en az yağ oranına sahip. Vücutta daha fazla suyu tutuyor.


Devamını okumak için tıklayınız

mercimekli-bulgur-pilavi

Malzemeler :

2 Su Bardağı Bulgur
1 Su Bardağı Yeşil Mercimek
1 Adet Soğan (Orta Boy)
1/2 Çay Bardağı Sıvıyağ
1 Çorba Kaşığı Margarin
2 Su Bardağı Sıcak Su
Tuz


Devamını okumak için tıklayınız

yesil_mercimek

Malzemeler:

1 su bardağı yeşil mercimek
1 çay bardağı ince bulgur (Kısırlık Bulgur)
1 kuru soğan
3-4 taze soğan
1 havuç
Sosu için;
1/2 yemek kaşığı sumak
4 yemek kaşığı zeytinyağı
1 limon
tuz, karabiber, pulbiber


Devamını okumak için tıklayınız